HUZURU NASIL BULUYORUM? SONRA NASIL KAYBETTİRİYORLAR?

Bayramda Bartın'a gidecektim, köy havası almaya. Biletimi de almıştım ki gitmeye üç gün kala ablam aradı, "Marmaris'teki yazlık boş nasılsa gel beraber gidelim kafa dinleyelim" dedi. Tereddüt ettim önce sonra düşündüm, artık annem yok babam yok ziyaret edilecek, hesap verecek kimsem de yok, neden olmasındı? Bartın biletini iptal edip Marmaris bileti aldım ve hazırlıklara başladım. Ne hazırlığı? Tabi ki işleri yetiştirme telaşı. Mart ayı silindir gibi geçti üzerimizden, nefes alacak halimiz kalmadı bazı günler. Nisan da çok farklı olmayacaktı. Hak etmiştim yani tatili. 

İlk önce Pazar günü öğleden sonra Bursa'ya hareket ettim, ablamla buluştuk ve gece otobüsüne bindik. Sabah yedi buçukta Marmaris'e vardığımızda kahvaltımızı otogarda yaptık. Marmaris otogarını seviyorum. Yeşillikler içinde sıcak bir havası var. Büyük ve soğuk mermer binalar yok. 

Dönüş biletini şimdiden alalım da zorluk olmasın sonra diye düşündük ama pazartesiden öncesine yer bulmak mümkün olmadı. Böylece tam yedi gün kalmış oldum Marmaris'te. İş adına hiçbir şey yapmadan geçen tam yedi gün! 

Çok güzel günlerimiz oldu. Bir kere her gün kitap okuduk, hemen her akşam yemek sonrası yürüyüşe çıktık. Dönüşte balkonda iskambil oynadık. En güzeli deniz sezonunu açtık. Hava gündüzleri oldukça sıcaktı, akşamları hafif hafif üşütse de gündüz özellikle öğlenleri sahilde sıcaktan neredeyse durulmuyordu. Tekne gezisine bile çıktık. Henüz yerli turist olmadığından az sayıdaki yabancı turist ve Türk bir çift ile birlikte harika bir gezi oldu. Diğer günlerde de şezlonglarımızı elimize alıp sahile indik, bol bol güneşlenip denize girdik. Deniz suyu henüz ısınmamıştı ama biz Karadeniz'den soğuk suya alışkın olduğumuz için ve belli bir süre sonra güneş kavurmaya başladığından serinlemek için denize attık kendimizi. 

Bir akşam oturduğumuz çay bahçesinde eskilerden söz açtık. Hayatımız boyunca ne çok insan tanıyıp ne çok şey yaşadığımızı falan. Annem babam, halam, eniştemden konuşup rahmet diledik onlara.  

Döndükten sonra koşuşturmalı yoğun çalışma temposuna devam ettim haliyle. Bu hafta sonuna kadar tüm işlerimi bitirmem gerekiyor, hafta sonu Dalaman'a yolculuk var çünkü. Sevgili biricik Tarçın'ımı ve arkadaşlarımı göreceğim uzun zaman sonra. 

Bu hafta bir de evde tamirat işleriyle uğraşmak zorunda kaldım. Önce banyo sonra mutfak giderleri sorun çıkardı. En son bugün yapılan işlemle bitti inşallah diyorum. 

Bugün pazar, öğleden sonra zorunlu işlerimi bitirip biraz rahatlayınca yürüyüşe çıktım. Ayaklarım beni Nev Çarşı'ya götürdü. Normalde alışveriş merkezlerini sevmem ve zorunlu olmadıkça gitmem. Almam gereken bir şey vardı, dedim tam zamanı. Tabi oraya girince sadece bir mağaza ile kalınmıyor, epey dolaştım. En son kitapçıya girdim, Gazete Pencerede bugün okuduğum Eda Köprü Yılmayan'ın konuğu Serdar Soydan'ın yeni çıkan 'İsmi Yad Ruhu Şad Olsun' kitabını aradım, yokmuş. Kitapta Suat Derviş, Nahid Sırrı Örik ve Peride Celal anlatılıyor. Peride Celal'i okumadım hiç ama çok merak ediyordum. Yazıda da epey bilgi vardı onun hakkında. Raflarda Peride Celal'in 'Gecenin Ucunda' romanına rastlayınca hemen aldım. Çıkıştaki bir kafeteryadan da kahve alıp oturup yeni aldığım kitaba gömüldüm. Hissettiğim sadece huzurdu...

İstanbul'da huzur çok sürmüyor tabi, elbet bir şekilde gerçek hayatın içine sokuyorlar insanı; duymak istemesen duyuyor, bulaşmak istemesen bulaşıyorsun. Ama bu sefer çokça da güldüm açıkçası. 

Durakta 12 numarayı bekliyorum, elimde ağır poşet olduğundan duraktaki banka oturdum. Siyah güzel bir köpek geçti önümüzden, arkasından da dişi bir kedi. Ayaktaki bir adam dişlerini göstere göstere güldü, hoşuna gitti anlaşılan. Solumda oturan adam kalkıp kedi ile köpeğin arkasından baktı ve sonra yine yerine oturdu, otururken de "Ne gülüyor ki bu da?" dedi. Ne olduğunu anlamamıştım, sordum. "Annelik işte." dedi. "Yavrularını koruma içgüdüsüyle köpeği kovalıyor. Aslında o köpek hap gibi yutar onu ama nasıl kaçıyor bak." diye devam etti. Ne oldu nasıl oldu da iş siyasete geldi anlamadım valla. Birden adam, "Ben asıl Murat Kurum'a acıyorum, yazık bak sokak hayvanlarından kurtaracaktı şehri ne oldu? Barınak marınak hikaye, ölüyor oralarda hayvanlar." deyince sağımda oturan orta yaşlı kadın, "Ama herkes kötü değil ki, tek tek var öyle insanlardan, iyiler daha fazla, hayvanları seviyor çoğu." dedi. "Bırakın Allah aşkına sizin haberiniz yok mu neler oluyor, Gazze mazze deyip İsrail'e mal satıyorlar." diye birden kükredi. Eyvah dedim, ortalarında kaldım. Kadın bütün bu haberlerin bilmemne kanallarında belgeleriyle yalanlandığını, Cumhurbaşkanımızın hiç öyle şeylere izin vermeyeceğini, bizim kandırıldığımızı söyleyip bu haberleri hep dış mihrakların çıkarttığını, bizim ne kadar zavallı olduğumuzu falan haykırıyordu ki otobüsü geldi, yerinden fırladı. Adam da hâlâ ona cevap yetiştiriyordu ki neden sonra otobüs tam kalkarken kendisinin de o otobüsün yolcusu olduğunu hatırlayıp bir koşuşu vardı, görülmeye değer. 

Yazık olan şu bence, insanlar siyaset yüzünden ana-baba, kardeş, akraba, komşu demeden birbirine girişiyor. Sokakta evde fark etmiyor. 

Neyse, evime geldiğimde tekrar yakaladım huzurumu çok şükür. Birazdan yeni kitabıma kaldığım yerden devam ederim.

Yorumlar

  1. Merhaba Nurten... İyi tatiller, huzurlu sağlıklı günler dilerim... Çalışmak, başarmak kolay değil... İşlerin yoğunluğu bazen bunaltıcı oluyor... Annen ve babana Allah'tan rahmet diliyorum... Geçmişte çocuklarını yetiştirmek için ana babaların mücadelesi unutulmaz. Bayramda mezarlarını ziyaret edip dua okumak için ben de ne çok çabalasam da Ankara’ya gitmek nasip olmadı... Çünkü sizin de dediğiniz gibi orda elini öpüp sarılmak için büyüğümüz kalmadı... Yazını her zaman ki gibi severek okudum. Dalaman da huzur dolu günler dilerim.. Selam ve sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba hocam,
      İyi dileklerinize teşekkür ediyorum öncelikle. Keşke annem babam hayatta olsaydı gidebilseydim yanlarına diye düşünüyorum hep bayramlarda. Gelişimizi heyecanla kapıda bekleyen o güzel insanları çok özlüyorum. Artık o kapıda kimse yok, anahtarla açılıyor o kapı artık.
      Dalaman'dayım, dün geldim ve sevgili köpeğime kavuştum, o da başka bir mutluluk...
      Sevgi ve saygılarımla,

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar