AH, KİMSELERİN VAKTİ YOK


İki hafta üst üste kına ve düğüne gitme talihsizliğini yaşadım. 

Talihsizlik diyorum, çünkü zorunlu olduğum için gittim; pek sevmem ben İstanbul düğünlerini. Bir köy düğünü yahut herhangi bir Anadolu şehri düğünü olsa amenna. Gerçi artık onlar da değişti sanırım, şehir özentiliği sardı her yanı. Avuç avuç para akıtılıyor gösteriş uğruna ama kimseye yaranılamıyor; ne gelin damat istediği gibi eğlenebiliyor ne davetliler. Oysa onların en mutlu günü, istedikleri gibi eğlenebilmeliler. Genellikle kendilerinin belirlemediği bir düzenin içinde oradan oraya savrulup yorgun düşüyorlar. Bu böyle olmalı deniyor, şimdi moda böyle deniyor onlar da baş eğiyorlar. Kendi hayallerini değil başkalarının tasarımlarını hayata geçiriyorlar. Hayal gücü mü kaldı artık değil mi? Düşünme yetini elinden alan akıllı telefonlarda dolaşıp durduğun sosyal medya denen canavar yok etti onu. 

İki hafta önceki ilk kına gecesi deneyimim büyük bir şaşkınlık yarattı bende. Öncelikle şunu anladım, artık kına geceleri evde yapılmıyor, ille bir salon tutuluyor ister zengin ol ister yoksul fark etmiyor. Büyük bir sektör olmuş bu iş. Paran yoksa bile borçlanıyorsun yine de o geceyi salonda yapıyorsun. İlk şaşkınlığım, eskiden gelinin sadece arkadaş ve akrabalarıyla birlikte eğlendiği bu gecede artık erkeklerin de olmasıydı. İkinci ve en büyük şaşkınlığım gelinin kına gecesinde adeta defile yapar gibi dört kıyafet giymesiydi. Ne büyük israf! 

Gecede çalınan müzikler hiç duymadığım arabesk tarzındaydı. Hele gelinin ve nedimelerinin sahneye çıkışında çalınan Arabın yalellisi gibi olanı yok muydu ağzım açık kaldı. Nerede bizim güzel türkülerimiz Allah aşkına? Ya gözleri siyah maskeli nedimelerin ellerindeki tüylü yelpazelerle gelini yelleyerek dans ede ede sahneye gelişleri? Gelinin de onların arasında kurum kurum kasılarak yine elindeki tüylü yelpazeyi sallayıp bir prenses, bir kraliçe edaları? Allah'ım dedim ben nereye düştüm? Bu kadar mı uzak kalmışım bu dünyadan? Bu gösteriş ne için, niye? Neden kafanın içini donatmak varken vücudu donatıp göstermek daha önemli hale gelmiş? 

Kına yakılıp gelinin elleri, süslü kırmızı tüllere sarıldıktan sonra kınayı tamamlamak için damat sahneye çağrılıyor ve o sırada hangi şarkı çalınıyor dersiniz? İbrahim Tatlıses'in sesiyle 'Allah Allah Allah Allah, Bu nasıl sevmek?' Damat elinde bir buket çiçekle gelip gelini alnından öpüyor ve gene saçma bir Arap melodili şarkıyla dans ediyorlar. 'Yüksek yüksek tepelere ev yapmasınlar' diye kına gecelerinin olmazsa olmazı güzel türkümüz yok olmuş gitmiş. 

İkinci hafta aynı yerde bu kez başka bir yakınımın kına gecesi vardı. Belki bu ötekine benzemez, hem gelin de mürekkep yalamış, izin vermez bu saçmalıklara demiştim. Yanılmışım, Allah Allah şarkısı dışında birebir aynısıydı. 

Bir de düğünler vardı tabi bu gecelerin ertesinde. Bam güm çok gürültülü ve anlamadığım bir müzik türü ve de durmaksızın halay. Halbuki halayı çok severim fakat ne kadar uzun ve benim bilmediğim, anlamadığım türdeydi. Bir de ille, her türden ne varsa ortaya karışık çaldılar. Mesela düğün sahiplerinin ait olmadığı yöre olan Karadeniz horonu. Bilmiyorlar, pek yapamıyorlar da ama ille sahneye fırlayıp o horonu tepmeye çalışıyorlar, haliyle komik de oluyorlar. 

Davetlilerin giysilerine hiç girmeyeyim, dayanılmaz bir görsel faciaydı diyeyim siz anlayın. 

Amaaan sen de amma dinozorsun dediğinizi duyar gibiyim. Evet sanırım bu organizasyonlar artık her yerde hep böyle. Dolayısıyla ben dinozor kalıyorum. Doğrudur ve bundan şikayetim yok, varsın öyle olayım yeter ki bir daha böyle organizasyonların içinde olmak zorunda kalmayayım.

Biz ne ara bu kadar uzaklaştık kültürümüzün zenginliğinden? Ne ara Araplaştık, ne ara gösteriş delisi olduk bu kadar? Yazık değil mi? Kendimizi birilerine bu şekilde mi kanıtlıyoruz artık? İlle kanıtlamak zorunda mıyız başkalarına kendimizi? Yetmiyor muyuz kendimize biz? Bakıyorum her alanda bir sidik yarışı sürüyor. Kim kimden daha iyi, kim daha gösterişli onun derdinde insanlar. 

Böyle böyle kaçırıyoruz, ıskalıyoruz ne çok şeyi hayatta. 


"Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya"


İLKYAZ

Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp  kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler

"Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir "Hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere

Karılarımızı yolluyoruz tırnaklarını kesmeye ve demeye
-Evet efendim-
Çocuklarımızı yolluyoruz dilenmeye
Bizler gidiyoruz yatağımız tanrıya emanet
Yazların motorlu çingeneleri

Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.


Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye

Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri

Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz

GÜLTEN AKIN

Yorumlar

  1. Muhteşem bir anlatım. Muhteşem tespitler. Kına gecesi son yıllarda maalesef evlerde yapılma olanağı yok Nurten Demirel kardeşim benim. 2015 yılı sonbaharında biz de kızımın kına gecesini mecburen düğün salonunda yaptık. Çünkü, gelen davetliler eve sığmaz. Olanaksız yani. Malum gece yapılıyor genelde. Gece de olsa gündüz de olsa sokakta kına merasimine yapmak şikayetlere Meydan veriyor. İnsanlar rahatsız oluyor. Lakin, bizler Anadolu'nun evlatlarıyız. Ne Arap müziği veya benzeri müzik, ne şarkılar. Bunlar olmaz. Davul zurna eşliğinde yöremizin halaylarını oynarız. Gösteriş, alla beni pulla beni yaklaşımı olmaz. Bu bizim anlayışımız kına ve düğün merasimlerinde. Şehir de yaşıyoruz. Ama, kültürümüz asla araplaşmaz. Bizler dediğim gibi Anadolu insanıyız. Gösteriş ne bizlere, ne de insanımıza yakışmaz. İsraf gereksiz. Muhteşem bir yazı bu. Anlayana çok şey anlatıyor. Yazılarını yıllardır okurum. Eleştirilecek bir satır yazı yaz yahu Nurten kardeşim. Son cümle şaka tabi. Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar