İZZET DEPRESYONDA


Ben böyle bir alınganlık görmedim. Koskoca bahçede kendinden başkasını istemiyor beyefendi. Bir trip atışı var inanılmaz. Kafasını çevirip uzaklara dalıp gidiyor, bir de yandan yandan bakışı yok mu?..

-İzzeeet, hadi gel yemek vakti. Bak en sevdiğin yemeği hazırladım. Hay Allah niye böyle bu çocuk? Halbuki açlıktan ölüyordur şimdi de inadından bir gram yemiyor. İyi o zaman ben de Junior İzzet'e veriyorum tamam mı? Aaa, tınmadı bile, kafa gene yana çevrildi. En iyisi biz yemeğimizi yiyelim sen de öyle uzaklara bak dur. 

Resmen kıskançlık yapıyor. Olacak şey değil, sanki bahçe babasının malı, kullanımı da ona ait. Junior İzzet bahçeye girmeye cesaret edeli ve yemekleri paylaşalı beri ne kendine keyif veriyor ne bize. Baba oğlunu kıskanır mı hiç, kıskanıyor işte. Bir de tabi Çiğdem'i. Zaten yapılan trip Çiğdem'e. Kendisinden başkasının başı okşanmayacak, yemeğe çağırılmayacak. Üç sene sonra yaptığına bak. 

Efendim, İzzet Bizim bahçenin köpeği. Orta yaşı biraz geçkin, yaşlılığa adım atmış bir bıçkın delikanlı. Bahçe, Bartın'daki köy evimizin bahçesi. Hikayesi üç yıl öncesine dayanıyor. Aslında bir sahibi de varmış ama bizim orada sahipli olmak demek ille de iyi bakılmak demek değil, aç geziyor kedi köpekler. Üç yıl önce Erkek kardeşim ve eşi köye geldiğinde peşlerine takılmış, yemek verilip sevgi gösterilince de ayrılmamış yanlarından. Orada kaldıkları süre boyunca bizim evin köpeği oluyor, gittiklerinde üzülüp ağlıyor. Köydekiler söylüyor, epey bir süre bahçeden ayrılmıyormuş, üst kattaki verandada günlerce üzgün oturuyormuş canım. Sonra tekrar geldiklerinde daha arabadan inmeden kuyruk sallayarak sevinç gösterilerinde bulunuyor. Koşa koşa onlardan önce bahçeye giriyor. 

Niye İzzet değil mi? Bir köpeğe İzzet adı konur mu? Aslında konur tabi, sınır mı var da bizimkinin öyküsü var. Üç yıl önce bahçeye ilk geldiğinde ağzına yakın bir yerde kocaman bir beni vardı. Bizimkiler türkücü İzzet Altınmeşe'ye benzetmiş onu ve artık İzzet diye çağırmaya başlamışlar. Köydeki herkes için de İzzet oldu. Fakat meğer o ben değil de keneymiş ya... İyice inceledikleri bir gün kene olduğuna ikna olmuşlar. Artık kendi kendine mi düştü yoksa bizimkiler mi çıkardı bilmiyorum ama artık bensiz bir İzzet var yani. 

Önceki yıl yine bir bayram haftası mıydı hatırlamıyorum, gittiğimizde bir dolu yavru gördük. İzzet'in yavrularıymış, minik ve sevimli yavrular büyüdü ve geçen yıl da yine bir bakıldı ki yeni yavrular var ve yine İzzet'in. Anneleri, zavallı, garip, yorgun düşmüş bir dişi. Bir de o hafta çok ilginç bir sahneye tanık oluk ki gülelim mi üzülelim mi şaşırdık. Zavallı dişinin etrafında bir erkek köpek ordusu çiftleşmek için deli oluyor. Hayvan kaçıyor onlar kovalıyor. Sonunda bahçede korumaya aldık ama nereye kadar tabi. Kısırlaştırılması gerektiği konusunda hemfikirdik. Köyün muhtarına da söyledik. Neyse bu yıl kısırlaştırılmış çok şükür, kulağı küpeli yemeğe geliyor bize ürkek ürkek. Hepsi ürkek, hep İzzet'in korkusundan. Yemeği önce o yiyecek hatta diğerlerinin yemeğini de çalacak. 

İşte bu yıl trip atmasının sebebi bunlar. Önceleri bahçe sadece ona aitken artık oğlu da giriyor bahçeye ve sevgi dileniyor. İnanılmaz bir kıskançlık sergileyen İzzet'e şaşırdık kaldık. Çiğdem internetten araştırdı, kıskanç köpek tarifi tıpı tıpına uyuyor. En çok, kafasını geriye doğru atıp yandan yandan bakışına güldük. 

Anladınız sanırım, bayramda köydeydik. Epeydir tüm kardeşler bayramda birlikte olamıyorduk, babamızın mezarını da ziyaret ettik böylece. 

Bayram boyunca en mutlu hissettiğim anlar, akşam yemeği sırasında limanda yapılan düğünlerin bahçemize ulaşan sesleriydi. Üç gün üst üste düğün oldu. Ohh dedim, sonunda düğün gibi düğüne denk geldim. İstanbul'da gittiğim son iki düğünde yaşadığım sıkıntılardan sonra harika geldi. Köy düğünü zaten bir başka oluyor. 

İzzet'in depresyondan çıkıp çıkmadığını bilmiyorum. Biz cuma günü geldik, erkek kardeşimler biraz daha oradalar.

Geçmiş bayramınız kutlu olsun efendim, esen kalın.




Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar