SEYAHAT GÜZEL ŞEY
Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneğinin Üsküdar Şubesi olarak bir grup meslektaş Bolu'ya termal geziye gittik arkadaşlar. Bu gezilere katılanlar bilir hemen her kış kaplıcaya gitmeyi çok seviyoruz.
Hatta ben ilk gidişimizde pek istekli değildim, hamamdı kaplıcaydı bu türlü kültürüm yok denecek kadar azdı fakat bir gittim pir gittim. Meğer çok keyifliymiş, şifalı olması da ayrı. Birkaç sene üstüste Kütahya Yoncalı'daki otele gittik, bize kalsa hep oraya giderdik de işletmesi devredilince aynı şartlar olmadı maalesef ve başka otel arayışına geçildi.
Eylül ayında dernek seçimli genel kurulu yapıldı biliyorsunuz. Yeni başkanımız Fatma Gürel ilk gezi etkinliği için hepimizin istediği termal otel için harekete geçti. Esen Tur ile anlaşılmış, onlar da bizi Bolu Termal Otele götürdüler. Tabi ki alıştığımız Yoncalı Otelden çok farklıydı ama biz arkadaşlarla birlikte olunca her yeri güzelleştiriyoruz. Çok eğlendik, keyif aldık. Keşke dedik sayımız daha fazla olsaydı, diğer arkadaşlarımız da bize katılabilseydi. Belki başka sefere, kim bilir?
Cuma sabahı 06:30'da Üsküdar Marmaray önünden hareket ettik. Yaklaşık bir buçuk iki saat sonra Hereke sahilde bulunan bir lokantada kahvaltı ettik. Sonrasında Abant Gölünde çay kahve molası verildi. Burada biraz durayım. Abant'a en son otuz üç yıl önce karlı bir şubat ayında gelmiştim. Söylemesi ayıp balayı seyahatindeydim. Her yer bir karış kardı ve göl tamamen donmuştu. Gölün etrafındaki yürüyüşlerimi hatırladım. Şimdi ise kar yok denecek kadar azdı, önceden yağmış, ağaç kenarlarında erimemiş olan ufak parçalar vardı. Çay kahve içtiğimiz mekan çok güzeldi, sıcak ve otantikti.
Abant'tan sonra Bolu Termal Otele vardık ve odalarımıza yerleştik. Akşam yemeğine kadar serbest zamandı, ben tek kişilik odamda bir saate yakın dinlendim, sonra termal havuza indim. Sıcak suda çok kalınmıyor zaten, sonrasında yine dinlenme ve akşam yemeği zamanı restorana gidiş. Otelin yemekleri açık büfe ve lezzetliydi.
Biz sofrada uzun kalıp muhabbet etmeyi çok seviyoruz. Müzik de olursa değmeyin keyfimize. Canlı müzik cumartesi akşamı olduğundan biz de kendi aramızda cep telefonlarından şarkılar bulup söyledik. Şarkıcı Ferdi Tayfur'un ölümü çok taze olduğundan genellikle onun şarkıları, biraz da türkülerimizden dinlendi, söylendi. Ben şahsen Ferdi Tayfur'u hayatımda özel olarak hiç dinlememiştim ama şarkılarının çoğunu bildiğimi fark ettim. Yani ezbere bilmesem de eşlik edebiliyordum. Çünkü çocukluğumda ve gençliğimde bir şekilde duymuştum. Ne çok seveni olduğunu bile yeni öğrendim inanın. Herkesin beğenisi, ilgi alanları farklı tabi. Geç saatlere kadar sürdü bu eğlencemiz. Sonrasında otelin lobisinde kahve içilip odalara yatmaya geçildi. O saatte kahve içilip uyunur mu diyebilirsiniz, valla yorgunluktan öyle bir uyumuşum ki sabaha kadar.
Cumartesi sabahı kahvaltıdan sonra Suni olarak yapılmış Gölcük gölü etkinliği vardı. İsteğe bağlı bu etkinliğe katılan arkadaşlarla oraya gittik. Öyle soğuktu ki ve ben öyle üşüyordum ki gölün çevresinde dolaşmaktan vazgeçip ortasında kütükler yanarak ısıtılan mekanda oturup kahve içmeyi tercih ettim açıkçası. Benim gibi bir iki arkadaşımda öyle yaptı, diğerleri dolaşıp bol bol güzel fotoğraflar çektirmişler. Sonra tabi onlar da geldi ve keyifli sohbet eşliğinde çay kahve ve salep içildi.
Tekrar otele döndüğümüzde hemen havuz ve hamamlara indik. Benim için gezinin en keyifli zamanıydı diyebilirim. Özel hamam odasında mis gibi temizlik ve muhabbet, sonrasında hayatımda ilk kez saunaya giriş. Herkes buram buram terlerken benim kupkuru kalmamın dışında sorun yoktu tabi. Çıkınca da büyük havuza girdik biraz.
Bugünkü akşam yemeğinde canlı müzik var demiştim. Cuma günü otelde çok müşteri yoktu ve restoranı sanki biz kapatmış gibiydik, bu akşam ise otel dolmuş, haliyle restoran da doldu. Yemek bitmeden orkestra müziğe başladı. İlginçtir bizim dışımızdaki otel müşterileri yemeklerini yedikten sonra kalmadılar. Bir iki kişi vardı yine bizden başka. Yani bir gün öncesi gibi restoran yine bizimdi. Orkestra çok güzel repertuvar hazırlamış, istek de aldı ve hepsini çalıp söyledi. Ayrıca bizim şubenin Sanat Müziği korosunun üyeleri de mikrofona geçip şarkılar söylediler. Ve istek üzerine daha birkaç arkadaş da. Hep birlikte çok eğlendik. Gece sonunda lobideki kahve keyfini de tekrarladık. Artık son geceydi ve sabah dönüş yolculuğuna çıkılacaktı. Odaya geçip çantamı hazırladım, biraz kitap okudum ve yattım. Geziye çıkarken başladığım kitabı dönüş yolculuğunda otobüste bitirdim. Onu da tavsiye ediyorum kitap severlere. Mahmut Yesari'nin ÇULLUK adlı romanı. 1827'de yayınlanmış, Türkiye'deki ilk işçi sorunlarından bahseden kitap olma özelliğini taşıyor. Aslında bir aşk romanı; kahramanlar Cibali'deki tütün fabrikasında çalışıyor ve özellikle kadın işçilerin çektikleri sıkıntılar anlatılıyor. Eski olduğuna bakmayın, çok sürükleyici ve bazı eski Türkçe kelimelerin yeni karşılıkları dipnot olarak sayfanın altında verilmiş.
Artık dönüş sabahı gelmişti, kahvaltıdan sonra 11:00 gibi yola çıktık. İlk durağımız Düzce Aydınpınar Şelalesiydi. Ancak oraya gitmeden önce yine günün ilk kahvelerini içmek üzere bir tesiste mola verdik. Aydınpınar Şelalesinde güzel fotoğraflar çektik. Yine aynı bölgedeki otantik bir mekânda öğle yemeğimizi yedik ve bu kez yol üzerinde, Efteni adlı, ekolojik bir ağın düğüm noktası olan göle geldik. Burası bildiğimiz göllerden farklı olarak neredeyse tamamen sazlıklarla kaplıydı. Zengin bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan önemli bir merkezmiş. 35 tanesi kalıcı olmak üzere 150 tane kuş türüne ev sahipliği yapıyormuş. Leylekler, yaban ördekleri, tepeli beyaz balıkçılar, angıt, sakarmeke ve kuğular gölün gediklilerindenmiş. Oraya geldiğimizde akşam inmek üzereydi ve hava da iyice soğumuştu. Bu yüzden otobüsten inmeyip uzaktan seyrettik.
Sonunda, her güzel şey gibi bu güzel gezi de sona ermişti. Hepimiz bir dahaki gezide buluşmak üzere veda ettik birbirimize.
Meslek basınımız Nusret Sümer beye de ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Tatil yapmaya gelip bir yandan da geziyi fotoğraflamak için epey çalıştı, sağolsun.
Seyahat etmek güzel şey arkadaşlar. Hem sıkıcı iş ve ülke gündeminden uzaklaşıp biraz nefes alıyor hem de her zaman yoğun geçen mesleki hayatımız için enerji toplamış oluyoruz.
Esen kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder