GELECEĞİN ÇOK UZAK BİR GELECEK OLDUĞUNU SANIRKEN
O eski fotoğrafları sandığa kaldırdım, bir de üstüne tonlarca ağırlık koyup terk edilmeye bıraktım, daha geçen ay. Oysa şimdi, tam da gecenin bu saatinde bakmak istiyorum hepsine; tek tek, hiçbir ayrıntısını atlamadan incelemek, parmaklarımı üzerinde okşayarak gezdirirken sevgiyle hatırlamak o güzel yılları, yeniden yaşıyormuşum gibi.
Nereye, ne de çabuk gittiler?
Ah Tunç!
Senin ölüm haberini alınca bu kadar üzüleceğimi hiç düşünmemiştim biliyor musun? Annemi, babamı kaybettikten sonra artık şerbetlendim, üzülmem, hayat işte der geçerim diyordum. Nitekim son birkaç yılda çok tanıdığımı toprağa verdim ama olmadı be Tunç, olmadı sende.
Kaç yıldır görmüyoruz birbirimizi hatırlamıyorum. En son Salacak'ta balıkçı barınağının yanındaki salaş yerde balık ekmek yerken tesadüfen karşılaşmıştık. Siz Gülsen ve ikizleriniz, ben Hatice ablam ile oradaydık. Güzel sohbet etmiştik. İnsan bilmiyor tabi son görüşü olduğunu.
Birlikte yaşanan onca güzel yılı, onca deli dolu anıyı alıp götürdün hayatımdan ölümünle birlikte.
Zaten sana ağlamıyorum, götürdüğün yıllara ağlıyorum, Gülsen için ağlıyorum. Sevgililer gününde sevgilisiz bıraktığın Gülsen için...
Önce siz evlenmiştiniz, şahidinizdim nikahınızda. Sonra biz, hem de tam bugün, sevgililer gününde. Çok iyi bir dörtlüydük değil mi? Biz iki genç kadın, siz iki genç adam kardeşten öte gibiydik. Gezdik tozduk, yedik içtik; hayatı dibine kadar yaşamak derler ya tam öyleydi işte.
Keşke hep öyle kalınabilseydi.
Hayat! Hep durağan gitmiyor ki, ne çok iniş çıkış yaşanıyor. Ardında bıraktığın yıllara bakıyorsun, ne kadar çok şey yaşamış ve ne kadar çok insan sığdırmışsın, şaşıyorsun. Bu bir dolu insanın arasında hiç hatırlamadıkların, sisler arasında hatırlar gibi oldukların bir de derin izler bırakanlar oluyor.
Senin bıraktığın izin bu kadar derin olacağını bilemezdim Tunç. Senin değil, kaybının demeliyim aslında. Kaybınla birlikte gidenlerin izi...
Hayat o kadar değişti ki, artık istesek de o eski güzel yıllardaki gibi yaşamamıza imkan yok. Bozuldu dünya, otomatikleşti yaşam. İnsanlar koştur koştur, zamanı yakalama derdinde. Teknolojinin kölesi olmuş, ânı yaşayamıyor kimse. Koşmaktan zaman kalmıyor içine bakmaya, derin nefesler almaya.
Sık sık hayat çok kısa ve ne kadar da boş diyoruz ama işleyen çarkın dişlileri hemen içine alıyor bizi. Bu bozuk düzen devam ediyor bir şekilde.
Bilmiyorum, bizden önceki nesil daha dolu yaşıyordu gibi geliyor bana. Şimdi sanki ne olup bittiğini anlayamadan pat diye ölüp gidiyoruz birer birer. Daha yaşanacak yılların olduğunu, geleceğin çok uzak bir gelecek olduğunu sanırken hem de.
Tabi ki hayat devam ediyor Tunç, senden sonra da devam edecek.
Fakat ben çok sorgulamaya başladım bu hayat için yaptıklarımı. Değiyor mu değmiyor mu çıkmazı içindeyim.
Allah rahmet eylesin.
Sabırlar dilerim Nurtenciğim. Maalesef gün geçtikçe bu dünya özellikle de bu ülke daha çekilmez, katlanılmaz, yaşanmaz bir yer haline geliyor. Arkadaşına Allah rahmet eylesin. (Bu aşılarla genç genç gidiyor insanlar)
YanıtlaSil😔🙏🙏⚘
YanıtlaSil