HOŞ SADA
Dün Kadıköy'e gelirken belediye otobüsünde karşımda iki yaşlı adam oturuyordu. İş yoğunluğundan başı dönen bendeniz kendi halimde, başka dünyada olduğumdan önce fark etmedim onları. Bir ara sohbetleri kulağıma çalındı. Aman Allah'ım nasıl güzel sohbet ediyorlardı. Artık içinde bulunduğum dünyadan çıkıp onları izlemek şart olmuştu.
Otobüste tanıştıkları birbirlerine sordukları sorulardan belliydi. Biri seksen iki, diğeri seksen yaşındaymış. En az on yaş genç gösteriyorlardı oysa. Biri Köy Hizmetleri'nde mühendis olarak çalışmış, emekli olmuş. Diğeri astsubay emeklisiymiş, on beş yıllık da ticari hayatı olmuş.
İkisinin de ortak bir özelliği vardı, spor. Yürüyorlar ve yüzüyorlarmış. Bu kadar dinç görünmelerinin sebebi budur muhakkak.
Bir de yaşam sevinçleri. İkisinin de gözleri ışıl ışıldı, hayata yeni başlayan gençlerden daha parlak. Benimki de laf; günümüzde hayata yeni başlayan gençlerin durumunu bilmiyorum sanki. İş, aş, gelecek kaygısı yaşayıp da gözlerinin ışıldaması mümkün mü? En yakın örneğim yeğenim, dört yıl okudu, öğretmenlik diploması aldı, iki yıldır asgari ücretle devlet okulunda ücretli öğretmenlik yapıyor. Hiç bir garantisi yok, plan program yapamazsın, ansızın yerine kadrolu bir öğretmen atanabilir ve boşta kalırsın. Yıl ortasında yeniden başvuru hakkın da yok, yandın yani. Üç senedir de KPSS denen illet sınava giriyor, kadrolu olabilmek için.
Yani benim yaşlıların yaşam sevinciyle dolu olmaları doğal. Belki onlar da gençliklerinde sıkıntılar yaşadılar, ama eğitim aldıkları zaman iyi bir iş bulabildiler. Şimdiki zaman gibi değildi o zamanlar.
Neyse...
Hayatlarının son baharını yaşadıklarını bilen yaşlılar ortak bir yargıya vardılar sohbet sürerken; 'Mühim olan, bu dünyada bir hoş sada bırakmaktı.'
Çok hoşuma gitti ve gülümsedim, zaten benim onları izlediğimin farkında olan yaşlı beyler de bana gülümsedi. Ne yazık ki son durağa gelmiştik.
Üsküdar dolmuşunda kulağımda hep o söz vardı; 'HOŞ SADA'
Keşke herkes böyle düşünüp buna göre yaşasa, keşke kırıp dökmeyi, bağırıp çağırmayı, ölmeyi öldürmeyi marifet saymasa.
Esen kalın...
Otobüste tanıştıkları birbirlerine sordukları sorulardan belliydi. Biri seksen iki, diğeri seksen yaşındaymış. En az on yaş genç gösteriyorlardı oysa. Biri Köy Hizmetleri'nde mühendis olarak çalışmış, emekli olmuş. Diğeri astsubay emeklisiymiş, on beş yıllık da ticari hayatı olmuş.
İkisinin de ortak bir özelliği vardı, spor. Yürüyorlar ve yüzüyorlarmış. Bu kadar dinç görünmelerinin sebebi budur muhakkak.
Bir de yaşam sevinçleri. İkisinin de gözleri ışıl ışıldı, hayata yeni başlayan gençlerden daha parlak. Benimki de laf; günümüzde hayata yeni başlayan gençlerin durumunu bilmiyorum sanki. İş, aş, gelecek kaygısı yaşayıp da gözlerinin ışıldaması mümkün mü? En yakın örneğim yeğenim, dört yıl okudu, öğretmenlik diploması aldı, iki yıldır asgari ücretle devlet okulunda ücretli öğretmenlik yapıyor. Hiç bir garantisi yok, plan program yapamazsın, ansızın yerine kadrolu bir öğretmen atanabilir ve boşta kalırsın. Yıl ortasında yeniden başvuru hakkın da yok, yandın yani. Üç senedir de KPSS denen illet sınava giriyor, kadrolu olabilmek için.
Yani benim yaşlıların yaşam sevinciyle dolu olmaları doğal. Belki onlar da gençliklerinde sıkıntılar yaşadılar, ama eğitim aldıkları zaman iyi bir iş bulabildiler. Şimdiki zaman gibi değildi o zamanlar.
Neyse...
Hayatlarının son baharını yaşadıklarını bilen yaşlılar ortak bir yargıya vardılar sohbet sürerken; 'Mühim olan, bu dünyada bir hoş sada bırakmaktı.'
Çok hoşuma gitti ve gülümsedim, zaten benim onları izlediğimin farkında olan yaşlı beyler de bana gülümsedi. Ne yazık ki son durağa gelmiştik.
Üsküdar dolmuşunda kulağımda hep o söz vardı; 'HOŞ SADA'
Keşke herkes böyle düşünüp buna göre yaşasa, keşke kırıp dökmeyi, bağırıp çağırmayı, ölmeyi öldürmeyi marifet saymasa.
Esen kalın...
Keşke Nurten Hanım keşke bunu başarabilsek...
YanıtlaSilNurten'im gözümün önüne geldi böyle tonton, iki pinpon bey, ne tatlı olur öylelerinin sohbeti hakikaten sana hak veriyorum,yeğenin konusu çok üzücü, malum cemaat mensubu olsaydı şimdi kadrolu yapmışlardı:(((yeğenin gibiler beklerken, Hüseyin hoca yazmıştı imamları kadrolu öğretmen olarak atayacaklar:((ve elbet hoş sada bırakabilmek çok güzel bir şey...sevgilerimle canım
YanıtlaSilGünümüzde artık iş bulmak çok zor. Eskiden ekmek aslanın ağzında derlerdi. Şimdilerde artık midesinde. Oradan çıkarmak lazım. Yeğeniniz umarım KPSS'de geçerli bir puan alır mesleğine kadrosuna kavuşur. Lakin sıkıntısı bitmez. Ülkemiz koşulları kimi yerlerde çok acımasız. Kar, kış, dağlık arazi, yolu altı ay kapanan yerler derken öğretmenlik görevini yapmakta bayanlar için müşkül. Gençlerimizin elinde tutmak, onların iyi bir gelecek hazırlamasına yardımcı olmak lazım. Fakat çoğu kez yetersiz olanaklarla bu sağlanamıyor. O iki yaşlı insanımıza imrenmemek elde değil. Lakin, ekonomik koşulları yerinde olmayan insanların hayata bakışları her daim sevecen olmuyor. Yüzleri kavruk insanların sokaklarda çoğunlukta olduğu da bir gerçek. Yazınızı severek okuduğumu belirtmek isterim. Saygılarımla.
YanıtlaSilevet bu kaygılarla gözlerimiz pek parlayamıyor..malesef
YanıtlaSilKeşke Nurten Ablacım keşke. Eşimin de okuldan arkadaşları vardı kaç sene kpps ye girdiler ama atanamadılar. Bir kaçı atandı, bekleyen arkadaşaları var ne zor bir süreç. 4 yıl oku, formasyon aldılar ama atanamadılar....
YanıtlaSilKeyifli haftasonu ablacım.
İhtiyarların sohbeti çok hoş oluyor
YanıtlaSil... yeğeninide umarım yerleşir iyi bir yere sevgilerimle güzel tatiller...