DEMİREL SİTESİ (!) YOLCULUĞU


Cennetten bir köşe burası yarabbim. Deniz ve orman iç içe. İnsan burada yaşlanmaz. Yaşar, ömrüne ömürler katar.
Gel de anlat, heyhat!
Cenneti cehenneme çevirmekte hayli ustalık sahibi olmuş aile efradıma, akrabayı taallukatıma gel de anlat kardeşim.
Batı Karadeniz'in güzel şehri Bartın'ın sahil ilçesi Kurucaşile'nin Tekkeönü köyü burası.
Türkiye'nin bir çok yerine yapılan küçüklü büyüklü, alçak gönüllü yahut lüks tekneleriyle ünlüdür.Kraliçe 1.Elizabeth devrinin en ünlü İngiliz gemicisi Sir Francis Drake'nin efsane gemisi Golden Hind'ın bir eşi burada yapılmıştır. Yapımı sırasında yaz tatilimizde oradayken henüz iskelet halindeki geminin içini gezip görmüştük.


Demirel Sitesi'nin (!) bu köye yapılmasının öyküsü 1977 yılında başlar. Babamızın doğduğu köye ilk geldiğimiz ve görür görmez aşık olduğumuz yıl yani. Dedelerden kalma araziler var; henüz kadastro geçmemiş köyden. Babamın yaşayan iki büyük akrabasından amcasının rızasıyla ve şahitlerle istediğimiz oldu. Deniz kıyısındaki arazinin denize en yakın parçasını verdiler bize. O yıllarda deniz kıyısındaki araziler ekim ve dikime çok fazla uygun olmadığı için kendilerince en karlı paylaşımı yapmış oldular.
Sevine sevine İstanbul'a döndük biz de. Fakat inşaata hemen başlanamadı, parasızlık yüzünden bir iki yıl beklendi. Temel atıldıktan sonra da aynı sürede bir beklemeye girildi. Epeyce sonra, belki beş yıl falan sonra iki odalı, bir antre, mutfak, tuvalet ve banyodan oluşan tek katlı bir yazlık evimiz olmuştu. Odanın birini biz diğerini halam kullanıyordu. Diğer alanlar ise ortaktı. Ortak kullanım zor, haliyle anlaşamadı bizimkiler. Bir süre sonra ikinci katın yapılması gündeme geldi. Alt kat senindi üst kat benimdi tartışmalarından sonra zar zor bir anlaşamaya varıldı ve üst kat bizim oldu. Bir süre sonra ise çatı katının yapılması ve ikiye bölünmesi ile alt üst tartışmaları artık son buldu. 
Bu arada, amcam ve küçük halam bu araziye ev yapmaya karar verdiler. Tabi bizim evin bulunduğu yere yapamazlardı, çünkü temel iki ailenin yaşayacağı eve göre atılmıştı. Onlara da temel atma sırasında eve katılıp katılmayacakları sorulmuştu, istememişlerdi. Bizim arsanın bitiminden üst yola kadar olan arazide ise diğer akrabalarımızın hissesi vardı. Buna rağmen nasıl oldu ne oldu hatırlamıyorum, ancak biraz gürültü de kopararak ilk evi yolun başına amcam yaptı. Temeli yoktu evin, gecekondu usulü ile yapmıştı apar topar. Şimdi bir yıkıntı halinde olan bu ev için hatırladığım tek şey yengemin bu evdeki ölümüdür. Rahmetli çok sevmişti burayı ve tatilini geçirdiği bir Ağustos günü mustarip olduğu siroz hastalığının verdiği büyük acılar içinde veda etti hayata. Hayat işte; doğduğu yerden, daha sonra göçtüğü yerden çok uzakta kocasının memleketinde denize nazır bir köy mezarlığında uyuyor şimdi. 
Amcam da yengemin peşinden bir yıl kadar sonra ölünce sahipsiz kaldı ev. Çocuklar ilgilenecek durumda değildi, yağmurdu fırtınaydı kardı derken yavaş yavaş yıkıldı, enkaz oldu. 
Amcamın ölümünden sonra mıydı, önce miydi küçük halam da ev yapmak için kolları sıvadı. Yıllardır küslük durumumuz olduğu için istenmedi ve itiraz edildi onun bu kararına. Çok büyük kavgalar gürültüler sonunda başkalarının hissesi olan araziye tek katlı evini yaptı halam. Bir süre sonra da ikinci katı çıktı. 
Köyden kadastro geçince diğer akrabalarımızla uzlaşma yapıldı. Köydeki diğer yerlerin bir kısmından feragat edildi, buradaki bütün arazi babam ve kardeşlerinin oldu. 
Cenneti cehenneme çevirmeye işte bundan sonra başladı benim harika (!) ailem. 
Birbirleriyle hiç bir konuda anlaşamayan, her daim birbirlerini takip eden, huzursuzluğu, kavgayı yaşam biçimi olarak benimsemiş kardeşler her yaz yeni bir kavga gündemi bularak birbirlerini yediler. 
Bir yaz, bahçenin denize bakan betonlanmış küçük oturma yerinde hak kavgası. Diğer yaz, bizim bahçenin yanındaki, başkasının olup da bize kullanabileceğimiz söylenen tarlada "Sen çok yere ektin, ben az yere ektim" kavgası. Bir de köy içindeki iki metrekarelik patates tarlamızda kopan kıyamet cabası. Öbür yaz, bizim kömürlüğün küçük halam tarafından kendi bahçesini işgal ettiği kavgası. Üstelik bu, sadece kavga ile kalsa iyi, patates tarlasının da hıncıyla dava açtı kardeşlerine halam. Bunun üzerine onun foseptiğini engelledi bizimkiler. Ortalık lağım koktu sıcak yaz günü. Bizimkiler de ona dava açtı. Sonunda ablam girdi devreye, uzlaştırdı onları, davalardan vazgeçildi. Fakat davaların avukat masrafları konusu da ayrıca dert oldu. Bu kez ben devreye girip uzlaşma sağlamaya çalıştım. Böyle böyle bir sürü saçma sapan tartışma, kavga gürültü yaşandı yıllardır; hâlâ da yaşanıyor.
İnanın yaz tatili için köye gitmeyi istemez hale geldik biz çocuklar. Önceleri gülüp geçiyordum, film platosundaki oyuncular gibi görüyordum bizimkileri. Eğlenceli bile geliyordu bazen. Ama işin dozunu o kadar kaçırdılar ki yaşanacak yer olmaktan çıkardılar bu cennet yeri. Bir kaç gün kalıp gideceğiz zaten, vır vır vır başımızın etini yiyip duruyorlar. Tatilin adı oluyor cehennem. 
Annen, baban, halan. Atsan atamazsın, satsan satamazsın. Mecburen gidiyoruz bir şekilde, bayramda seyranda. 
Önümüz bayram ve ben ilk kez yalnız başıma bir haftayı geçirmek için gideceğim annemlerin yanına. Son günlerdeki sıkıntılarım nedeniyle İstanbul'da kalmayı istemedim. İstemiyorum kimseyle aynı şeyleri konuşmak. Köydeki, buradan bambaşka olan havanın içine girip köy insanlarıyla bayram geçirmek istiyorum. Kafamı dağıtmak istiyorum. Annemin ve halamın şikayetlerini dinlemek bakarsın bu kez iyi bile gelebilir diyorum.
Hayırlısı bakalım.  





Yorumlar

  1. ilginç bir durummuş ama resimden gördüğüm kadarı ile güzel bir yere benziyor. Bizim babamın memleketinde de denizkenarları sazlık diye kızlara miras bırakırmış ailleler oralarını, şimdi mi? durum kızların lehine 5 yıldızlı hoteller yapıldı o sahillere kızlar zengin erkekler baka kaldı. Ortak mal zor gerçekten. Biz de de amcam babasından kalan dükkan yerine ev yaptı halama, yengem dili uzundur laf söyledi herhalde kadın dayalı döşeli evini terk etti kızında da vefat etti. Hayat insana ne getirir belli olmuyor. neyse size iyi tatiller iyi bayramlar.
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat insana ne getirir gerçekten belli olmuyor Yüreğimin İklimi. Herkeste de bu tip sorunlar var anlaşılan.
      Çok teşekkür ediyorum, size de iyi bayramlar.

      Sil
  2. Nurten'im hani bu senin akrabalar Müslüman ve eminim camiye gidip, cumaya gidip, oruç tutuyorlar iyi de dinimiz paragöz olmayın, mal mülk geçici hepimizin sonunda gideceği yer 2 metrelik der, hele de aile akraba kardeşler arasında böyle ben az ektim sen çok ektin lağımı tıka zarar ver nasıl iş? Hani hep diyorlar ya dindarız diye işin içine menfaat, parasal menfaat girince din min kalmıyor..onun için hep derdi eskiler Hac'ca giden ticaret yapmayacak, eline tartı almayacak...biri bu kardeşlerine anlatsa sizin namazınız, orucunuz kabul olunmaz böyle birbirinizi yerseniz diye...belki fayda eder...seni üzen bunlar mıydı yoksa? Aman üzülme hayatım kendi ruh sağlığını düşünerek üzülme...
    sevgilerimle kocaman öpüyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yok canım, beni üzen bunlar değildi. Bambaşka o.
      Bizimkilere ne desen boş hayatım. "Aman öyle yapma namazın orucun kabul olmaz" desen bile onlar bildiğini okuyor. Anlaması çok zor ve şaşırtıcı. Artık anlamaya da çalışmıyorum.
      Çok öpüyorum seni ve Bücürük'ü canım. Sağol, sevgiyle kal.

      Sil
  3. Üzücü bir durum. Lakin yaşanıyor, yaşanacak da. İnsanlar bencil düşündükçe devam edecek bir konu bu. Epey bir sorun etmişsin kendine. Yüreği yanlışı kaldıramayan bir insanın yapacağı başka da bir şey yok zaten hayıflanmaktan, nedenlerini sorgulamaktan başka. Selam ve saygılar.

    YanıtlaSil
  4. İlk kez duydum, güzel yermiş.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar