KOMŞUM HİTLER


Başka bir oyuna yer bulamadığım için gittim bu oyuna.
'Komşum Hitler' adı da, oyun bilgilerini okuduğumda oyun da hiç sevimli gelmemişti.
Ama bu kadar eğleneceğimi de düşünmemiştim.



Şehir Tiyatroları yeni ve genç yazarların önünü açıyor. Ali Cüneyd Kılcıoğlu da onlardan biri.
Yönetmen Tolga Yeter, Sahne Tasarımı Barış Dinçel.
Salona girerken ilk sahne dikkatimi çekti. "Ne kadar değişik bir sahne" dedim. Kapılar, ekranlar, sonsuzluğa gidiyormuş hissini veren geometrik yer döşemesi, çok renkli bir ortam. Eh, böyle değişik bir sahne de Barış Dinçel'in elinden çıkardı elbet.
Oyunculardan Işıl Tangör'ü, Caner Çandarlı'yı, Tankut Yıldız'ı daha önce hiç seyretmemiştim. Mehpare Mertoğlu'nu ise televizyon dizisinden tanıyordum.
Oyunu götüren, eğlenceli hale getiren bence Mehpare Mertoğlu idi.
Terfi alabilmek için patronu ve eşini yemeğe çağıran çiftin evde yediği bir akşam yemeği sırasında, arka odada Hitler'in yaşadığı iddiasıyla zincirleme tuhaflıklar kara komediye dönüşüyor.

Aslında Hitler'le bence hiç ilgisi yok oyunun. Belki George Orwell'ın 1984 kitabında anlattıkları ile azıcık ilintili; özellikle dekordaki her yerde görünen ekranlar çağrışım yapıyor.

Aldığım yahut almamız gereken tek mesaj, teknolojinin insanoğlunu bitirdiği. Her şeyimizle esiri olduk teknolojinin.

Oyun sonunda arkadaşımla konuştuğumuz gibi, manyak bir düzenin içinde yaşıyoruz. Cep telefonu denen şey hayatımızın her yerinde, Neredeyse her dakika bir mesaj, mail. Arayanı açmak istemeyebiliyorsun yahut o an tuvalette oluyorsun. Hesap soruluyor bir de; "Neden açmadın? Taşıma o zaman telefonu." gibi.
İnanın nefret ediyorum cep telefonundan. İnternetten nefret edeceğim gün de yakındır. İşim gereği mecburum, yapacak bir şey yok, ama çözümü olmayan bir sorun da yok.

Tek perdelik oyun şaşırtıcı bitti pat diye. Çok derin işlenmemişti konu, ancak yine de seyredilebilir bir bence. Zamanın birinde 'Trendeki Derviş' diye bir oyunu seyredebildiğimi düşününce...





Yorumlar

Popüler Yayınlar