OĞLUMLA SOHBET


Cumartesi gündüz, arkadaşıma, "Ne çok seviyorum böyle yaz cumartesi öğleden sonralarını, çalışıyor olsam bile. Hele akşam da bir programım varsa." demiştim. İçimin içime sığmadığı huzuru ve mutluluğu anlatmıştım. Yıllardır böyle, cuma akşamları ve cumartesi günlerini hep sevdim ve hep mutluluklar yaşadım. Küçük küçük, ama yüreğimi taşıran mutluluklar.



Programım oğlum oldu bu cumartesi akşamı. İşten çıktım, balığımı aldım, koşar adım dolmuşa binip evime gelir gelmez, soyunup dökünmeden girdim mutfağa. Sekiz buçukta oturduk birlikte hazırladığımız pencere kenarındaki mütevazi soframıza.  
"Eski şarkılar dinleyelim anne" deyince benim aklıma fasıl geldi tabi. Bir iki şarkıdan sonra anladım ki uymuyor genç insana bizim zamanımızın müziği. Ona bıraktım seçme işini. Meğer eski 45'lik pop müziği severmiş. (İnsan bilmez mi çocuğunun hangi şarkıları dinlediğini demeyin lütfen. Yabancı müzikten başka bir şey mi duyuluyor evde?😃 ) 
Bir de şarkı listesi yapmış kendine. Şaşırmamak elimde değildi, en sevdiğim şarkılardı bunlar. Çocukluğumun, ilk gençliğimin şarkıları. Çoğunun sözlerini de ezberlemiş, birlikte söyledik güldük, en çok konuştuk.
Daha doğduğu gün dün gibiyken gözümün önünde, büyümüş de en yakın arkadaşım olmuş benim. 
"Fotoğraf çekelim, bu güzel akşam ölümsüz olsun oğlum" dedim, "Anne lütfen anı yaşayalım, kimseyle paylaşmak zorunda değiliz" dedi. Oysa paylaşmak değildi niyetim, ama kabullendim. 
Beni çocukluğuma götüren o güzel şarkıları dinlerken her şarkıda bir anı anlattım neredeyse. "Bu şarkıyı ilk şurada dinlemiştim. Aaaa, bu şarkı bana hep şunu hatırlatır. Aaah, Barış, ne erken gitti bu adam ve gelmeyecek onun gibisi. Bunu söyleyeni bilmiyor musun? Hatırla bakalım, .... dizisinde de oynamıştı. Sen bunu nereden buldun, çok severim bu şarkıyı, ama gençler pek bilmez" vs. vs. 

Balık sofrasında oturup eski şarkıları da dinlerken konu elbette aşka meşke gelir. Konuştuk aşkı da bol bol. 
Memleketi hemen her gün kurtarıyoruz oğlumla, bu akşam karar verdik siyaset yok. 

Benden daha mantıklı, gerçekçi oğlumla aşkı konuşuyoruz. Kadın gözüyle bakışı, düşünüşü merak ediyor; dilimin döndüğünce anlatıyorum. Akıl, mantık bol, tecrübe eksik. 
Konuşa konuşa yiyip içerken yıllar önceki yaz aşkım geliyor aklıma birden. Ne çok sevdiğimi sanmıştım. Bittiğinde ne çok üzülmüş ve ne kadar fotoğraf varsa yırtıp atmıştım. Şimdi herhangi biri işte. Tesadüfen gördüm bir gün, o yakışıklı adam ne hale gelmiş yarabbim! 
"Görüyorsun, hayat ondan ibaret değilmiş. Üzülürsün, ama kahretmenin gereği yok. yıllar sonra dönüp baktığında gülüyorsun sadece. Güzel şeyler de yaşamıştım diyorsun" dedim. 

Böyle bakıyorum ben. Makul üzüntü süresini atlatınca atarım arkama ve dönüp bakmam. İş, aşk, arkadaşlık fark etmez. Önümde uzanan, sağlıklı yaşayacağım hayatın güzellikleridir hedefim. Hayat o kadar sürprizlerle dolu ki. Ve aslında olup biten tüm çirkinliklere karşın o kadar güzel ki. 
Kahretmeye değer mi?

Hayatta bazı şeyleri geç öğrenmiş annesi olarak, hep bunları anlatıyorum oğluma, faydası olmasını dileyerek. 





Yorumlar

Popüler Yayınlar