MAHALLE (Edincik)

Yeni yerler görmek her zaman heyecan verir ruhuma. İlk defa dolaştığım topraklardan müthiş bir enerji alırım, mutlulukla dolar içim.
Balıkesir'e bağlı Bandırma'nın bir mahallesi olan EDİNCİK'e düştü yolum. Bandırma'nın kırsalı da deniyor buraya. Eskiden kasaba imiş, şimdi olmuş bir mahalle.

Mahalle sözcüğünü çok seviyorum. Mahalle bakkalı, mahalle kahvesi, mahalle mektebi, mahalle maçı gibi deyimler sımsıcak bir ilişkiyi anlatıyor bana. Bir sahiciliği var, bir büyüsü var. Bu yaşadığımız modern dünyanın çok dışında bir kavram, mahalle.
Akşam çökmek üzereydi Edincik'e girdiğimizde maalesef. Karanlıkta bile belli oluyordu gündüz ne muhteşem bir manzara ile karşılaşılacağı.
Denizden 90 km. yukarıda bir tepenin üzerinde kurulmuş. Tarihi çok eski, hatta Bandırma diye bir yerleşim yeri yokken Edincik varmış. M.Ö. 4000-2000 yılları olarak yazıyor kaynaklar kuruluş öyküsünü. Persler, Roma ve Bizans hakimiyetinden sonra Osmanlılar'a geçmiş 1329 yılında.
Uzun ve zahmetli bir toprak yolda ilk önce denize bakan Edincik mezarlığı karşılıyor bizi. Karanlıkta göremediğim yerleri için You Tube'a başvurdum. Mezarlık başında iki adet simge mezar var, biri Suriyeli Aylan bebek (hatırlarsınız), diğeri büyük şair Nazım Hikmet Ran. Edincik'in Müzik Fizik Köyü'nden Yüksel Tutak Hoca yaptırmış bu simge mezarları. Nazım'ın dizeleri var her taşta. Bir çınar ağacının dibine yerleştirdiği mezar taşına, "Çınar dibindesin şimdi/ Vasiyetin yerine geldi/ Son arzun gerçek oldu/ Sana rahmet/ Ruhun şad olsun/ Sen istemedin ama taşın da bizden olsun." yazdırmış. Bu güzelliğin takıldığım tek yanı, dilbilgisi kurallarına uyulmayışı ve dahi anlamına gelen eklerin bitişik yazılmasıydı. (Elimde değil, görüyor ve takıyorum)
Mezarlığı geçip biraz sonra daha düzlük bir yere geliyoruz. Burada Vadi Edincik ve Saklı Bahçe çay bahçelerini görüyoruz. Sonra biraz daha yukarıdaki mahalle meydanına varıyoruz.
Mahallenin tamamına yakını arnavut kaldırımı taşıyla döşeli. Dönüş yolunun bir kısmı da öyle. Yağmurda seli, karda kaymayı önlemek için olabilir diye düşünüyoruz.
Tarihi evleri var Edincik'in, ahşap, bir kısmı o kadar eski ki yıkılacak gibi duruyor. Sokakların kıvrılışı, evlerin duruşu bizim Bartın'daki köyü anımsattı birden. Bir sıcaklık duydum içimde. Saat henüz akşamın sekiziydi ama sokaklarda bir Allah'ın kulu yoktu. Herkes evlerine çekilmiş, sokakları sanki bize bırakmış. Biraz daha erken gelebilseydik hemen her evin girişinde tezgah açan kadınlardan salça, turşu, bal ve reçel alabilecektik. Biraz da bu niyetle gelmiştik zaten.

Mahallenin üst kısmındaki bir sokakta, eski belediye başkanının anıtlar kuruluna başvurup restore ettirdiği evler varmış, görmedik. İzlediğim belgeselde yakaladığım görüntüler çok güzeldi. Evlerin hepsinde oturuluyormuş. Şimdi bu sokak evlenen çiftlerin fotoğraf çekimi için kullanılıyormuş. Yakın zamanda turizme açılabilir gibi görünüyor. Çünkü şu anda zeytincilik dışında gelir kaynakları kalmamış. Eskiden ipek böcekçiliği, tavukçuluk, helvacılık ve Edincik Karası üzümünden çok paralar kazanılırmış, hepsi bitmiş. Zeytinciliğin genelde Ege'de yapıldığını biliriz, ama burada çok fazla zeytin ağacı var ve özellikle zeytinyağı yapımı için toplanıyormuş.
Bomboş ve sessiz sokaklardan sonra aşağıya, çay bahçelerinin olduğu yere indik. Vadi Edincik Çay Bahçesi'ni tercih ettik. Yukarısının sessizliğine inat insan kaynıyordu burası. Girişin biraz ilerisinde, orta yerdeki masanın üzerine turşu, reçel, zeytin ve zeytinyağı kavanozları konmuş. Oldukça ucuz fiyatlara satışta. Tamamen organik. Bahçenin en güzel yeri boşaldı şansımıza, oturduk mis gibi havayı ciğerlerimize çekerek. Bize servis yapan garsonumuzun adı Emre, Aslen Erzurumlu, ama Kayseri'de doğup büyümüş. Buraya geleli daha bir ay olmuş, mantarcılık yapacaklarmış esas iş olarak. İşi kotarana kadar da, akşamları burada ek olarak garsonluk yapıyormuş. Sorduk, seviyormuş burayı, kiralar da çok ucuzmuş, 250-500 lira arası. Vallahi, yanlış değil aynen böyle dedi.
İnternette Edincik ile ilgili yaptığım araştırmada öyle değişik bilgilere rastladım ki şaşırdım hem de güldüm. Edincik kızlarının birincil derdi bir an önce evlenip gitmekmiş buradan. Babalarının zeytinlikleri bu konuda en büyük yardımcılarıymış. Erkekleri için ise 'belâgiller familyasından' deniyor. İt kopuklu yapıp hır çıkarmaya bayılırlarmış. Yerli halkı çok tutucuymuş, uzun saçlı erkeklere ya 'komünist' ya da 'eşcinsel' gözüyle bakarlarmış. Bandırmalı üst düzey yöneticilerinin hemen hepsi Edincikli imiş. En ilginci ise Edincik nüfusunun 1950'den beri hiç değişmeden kalmasıymış. Her sayımda 6.000 civarında çıkarmış. (?)
Çay bahçesinde sohbet ederken "Emekli olduktan sonra oturulabilecek ne güzel bir yer" diye düşünmüştüm, büyük ihtimalle yanılmışım. En azından kendim için.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Edincik mahallesi ile ilgili izlenimlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Ben de çok bayılırım böyle değişik yerleri görmeyi ve ardından da tabi değerlendirmeyi. Eleştirinizden anladığım kadarıyla benim burasını hiç ziyaret etmeme gerek kalmadı. Ben de böyle kendimiz için son günlerimizi huzurlu bir şekilde geçirebileceğimiz sakin, güzel bir yer bakıyorum hep. Şu ana kadar henüz karar vermiş değilim.

    Paylaşımınız için emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Ayrıca bu paylaşımınız için çok teşekkür ederim.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Recep bey ilgi ve beğeniniz için.
      Selamlar

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar