İYİ AİLE YOKTUR (!)

 

İş açısından değil ama sosyal hareketlilik açısından çok yoğun bir haftayı geride bırakırken bir molayı hak ettim tabi. Oğlumla yaptığım Pazar kahvaltısının ardından Kadıköy sokaklarına attım kendimi. Hafta içinde kararlaştırdığım bir şeydi aslında bu, alışveriş yapmaktı asıl amacım. Üç saate yakın mağaza mağaza dolaştım, Kadıköy'ün daha önce girmediğim birçok sokağına girip çıktım. Üç parça giysi alıp alışverişimi tamamladıktan sonra bir kitapçı dükkanına girmeden de yapamadım yine tabi. İrfan Değirmenci'nin kitabını da çantama atıp Yanyalı Fehmi Lokantasında yemeğimi yedim. Mühürdar Caddesindeki Kahveci Yavuz'da sade Türk kahvemi içerken gelip geçen insanları seyrettim. Günün en keyifli ânı buydu. Saate bakıp zamanın yaklaştığını görünce kalktım, Rıhtım'daki otobüs durağına yürüyüp 12A'ya bindim ve İlâhiyat Fakültesi durağında indim. Beş dakika sonra PİKAPKİTAP'taydım. 

İşte, günün en keyifli zamanı asıl şimdi başlıyordu. Yaklaşık iki saat tüm görev, sorumluluk ve ıvır zıvırlardan sıyrılıp sadece sohbete odaklandığım zaman dilimi... 

Daha önceleri de yazdığım gibi, bu mekân adeta bir vaha. Ne kadar çok işim olursa olsun eğer şehir dışında değilsem Pazar öğleden sonralarımı burada geçirmekten büyük keyif alıyor ve çok mutlu oluyorum. Yeni insanlarla tanışmak da çok mutluluk verici, çünkü hepsi o kadar hoş ki; zarif ve nazik olmalarının dışında bilgi birikimleri olan donanımlı kadınlar. Çok genç olanları da öyle, bu da oldukça umut verici gelecek için. 

Haftanın kitabını konuşuyoruz, yazarını tanıyoruz ama bununla sınırlı kalmıyor sohbet, kitabın konusuyla ilgili deneyimlerimizi anlatıyor, yazarın anlattıklarına katılıp katılmadığımızı tartışıyoruz birlikte. 

Okuma kulübünün bugünkü konusu yazar Nihan Kaya'nın 'İyi Aile Yoktur' kitabıydı. 

Ben tabi genellikle denk gelişlerle gittiğim için mekâna, kitabı okumamıştım her zamanki gibi. Gider gitmez Sibel hanımdan kitabı isteyip sayfaları karıştırdım. Toplantımız başlayana kadar okuduğum satırlar sarstı açıkçası. Eve geldiğimde internetten araştırma yaparken bir sitede yazarıyla ilgili şöyle bir cümleye rastladım: "Kendisi de kitapları da başkalarına benzemeyen ve anlaşılamayandır." diyordu. Bir de sohbet videosuna rastladım YouTube'da. Kitaptaki cümlelerinin uzunluğu ve bazen anlaşılamaz olmasını düşünmeme karşın konuşması son derece anlaşılır ve akıcıydı. Kendisini çok iyi dinletiyordu. Ayrıca ince, nazik üslubu ve derinlikli bakışı ile videodan ayrılmanıza engel oluyordu. 

Okuduğum satırların sarstığını söylemiştim yukarıda, çünkü şimdiye dek öğrendiğimiz doğruları sorgulatan bir metin vardı karşımda. Kitabın adı bile şaşırtıyor ve düşündürüyor. Yazar en başta şöyle açıklıyor bunu: "İyi aile yoktur. Ya da, paradoks şu ki iyi aile, 'İyi aile yoktur' düsturuyla hareket edebilen aile olabilir ancak. En iyi anne baba bile çocuğuna zarar verir." Bu cümleyi iki üç kez okudum anlayabilmek için. Öğretilmiş tüm kalıpların dışındaydı okuduklarım çünkü. Alıp eve getirdim kitabı, sindire sindire okuyabilecek zamanı yaratmaya çalışacağım. Çünkü bu kitap hoop okudum bitti denip rafa kaldırılacak bir kitap değil.  

Anlattıklarım sonucu kitap ilginizi çektiyse hemen alıp okuyun derim, ama yok benim okumaya zamanım yok diyenlerdenseniz aşağıda paylaştığım linkten sohbetini dinleyebilirsiniz. 

Eh, bu haftayı da böyle bir güzellikle bitirmiş oldum. Artık gelsin yeni hafta, ben hazırım harika enerjimle.

Esen kalın.

https://www.youtube.com/watch?v=UC0z3zgF6-I